Mudanya Turkuaz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Mudanya Turkuaz

Mudanya Turkuaz Forum Sitesi

Arama
 
 

Sonuç :
 


Rechercher çıkıntı araştırma

En son konular
» back link service backlinks services
UNDERGROUND'IN TARİHİ EmptyPtsi Ağus. 01, 2011 9:48 am tarafından Misafir

» adssssssssssadada
UNDERGROUND'IN TARİHİ EmptyCuma Ekim 02, 2009 10:33 pm tarafından Admin(Tanzer)

» Sitenin En İyi Forveti
UNDERGROUND'IN TARİHİ EmptyPerş. Ağus. 27, 2009 10:46 pm tarafından bestami

» Slm Beyler
UNDERGROUND'IN TARİHİ EmptyÇarş. Ağus. 26, 2009 7:20 pm tarafından Admin(Tanzer)

» Dünya nın En İyi Kalecisi
UNDERGROUND'IN TARİHİ EmptyÇarş. Ağus. 26, 2009 12:22 pm tarafından bestami

» Sro En Güçlü Karakter
UNDERGROUND'IN TARİHİ EmptyCuma Ağus. 21, 2009 7:48 pm tarafından Admin(Tanzer)

» Türkiye'de ki En İyi Kaleci
UNDERGROUND'IN TARİHİ EmptyCuma Ağus. 21, 2009 7:45 pm tarafından Admin(Tanzer)

» Bisiklet ?
UNDERGROUND'IN TARİHİ EmptyCuma Ağus. 21, 2009 9:13 am tarafından gencvodafone

» UNDERGROUND'IN TARİHİ
UNDERGROUND'IN TARİHİ EmptyCuma Ağus. 21, 2009 9:09 am tarafından gencvodafone

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Kimler hatta?
Toplam 4 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 4 Misafir

Yok

[ Bütün listeye bak ]


Sitede bugüne kadar en çok 11 kişi Çarş. Tem. 10, 2019 2:13 pm tarihinde online oldu.

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

UNDERGROUND'IN TARİHİ

2 posters

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1UNDERGROUND'IN TARİHİ Empty UNDERGROUND'IN TARİHİ Perş. Ağus. 20, 2009 10:38 pm

Admin(Tanzer)

Admin(Tanzer)
Admin

UNDERGROUND'IN TARİHİ


UNDERGROUND'U TANIMLAMA DENEMESİ (sözcük'ten yazın'a)

BATI'DA
Kronos'un üç oğlu dünyayı paylaştıkları zaman, kardeşlerin en acımasızı
olan Hades, karısı Persephone ile yeraltında hükümranlık kurunca,
yeraltının yüzlerce yıl sürecek yazgısı da belirlenmiş oldu. Mitosların
egemenliğindeki dünyada yeraltının anlamı yüzlerce yıl önce şekillendi.


Orası, sert ve zalim bir Tanrı'nın yönetimi altında bulunan,
gölgeler halindeki ölülere terk edilmiş, her gireni kabullenen, ancak
insanı bir kez içeriye aldı mı, bir daha dışarıya bırakmayan,
acımasızlığın hüküm sürdüğü bir sırlar alemiydi.

Daha
sonraları yeraltı bir kaçış yoluna dönüştü. Yaşadıkları ya da maceraya
atıldıkları şehirlerin kanalizasyonları, yeryüzündeki tehlikelerden
kaçarken roman kahramanlarına yardımcı olmamaya başladı. Yeraltının bir
kaçış yoluna dönüşmesi motifi özellikle yazında ve daha sonra da
sinemada pek çok kahramanın işine yaradı. Kahramanlar şehirlerin
kanalizasyonlarında peşlerine düşenlerden kaçıyorlardı. Kaçarken de,
genelde üstleri, başları pisleniyordu. Pisliğe bulaşmış insan ya da
pisliklerden kaçan insan, bunu gerçekleştirebilmek için pislenmeyi göze
alıyor; bu da, sanatın romantik düzdeğişmecelerinden birini
okura/seyirciye sunuyordu.

Yeraltı, Graham Greene'in
romanından Carol Reed'in sinemaya uyarladığı, 1949 yapımı The Third Man
(Üçüncü Adam) örneğinde olduğu gibi, bazen, yeryüzündeki olayların
çözümlendiği, kötülerin cezasını bulduğu, adaletin gerçekleştiği bir
uzam; bazen de, Andrzej Wajda'nın 1956'da çektiği Kanal adlı filminde
olduğu gibi kurtuluş umuduyla girilen ve gitgide tuzağa dönüşen bir
uzam olarak değerlendirilmiştir. Ancak, daha sonra çeşitli korku ve
macera filmlerinde yeraltı, tehlikelerle, korkunç, kötücül, gizil
güçlerle, yırtıcı hayvanlarla veya fantastik yaratıklarla dolu bir
uzama dönüştürülmüştür.

Amerikan İç Savaşı ise yeraltı
sözcüğüne farklı bir boyut getirmiştir. İç Savaş sırasında, zenci
kölelerin kuzey eyaletlerine kaçırılması işine 'Underground Railroad'
(Yeraltı Demiryolu) adı verilmiştir. Oysa gerçek anlamda ne bir
demiryolu söz konusudur, ne de yeraltı. Dolayısıyla, yeraltı sözcüğüne
kendi dışında bir anlam yüklenmiş ve örgütler tarafından planlı bir
şekilde gerçekleştirilen gizli kaçırmalar için kullanılmaya
başlanmıştır bu sözcük.

Teknolojik gelişmelerle birlikte,
yeraltı da gizemli, korkulan, karanlık bir yer olmaktan kısmen
uzaklaşmış ve ulaşımda kolaylık sağlayan, şehir trafiğinin yükünü
azaltan, işlevsel bir uzama dönüşmüştür. Ancak, teknoloji ile koşut
olarak artan iletişimsizlik, sonuçta Denys Arcand'ın yönettiği
Kanada-Fransız ortak yapımı olan 1989 yılında gerçekleştirilmiş Jesus
of Montreal (Montrealli İsa) örneğinde de görüleceği gibi, yeraltını
iletişim kurulmaya çalışılan bir uzama dönüştürmüştür. Bu filmde,
tiyatroda canlandırdığı İsa rolünü hayatına geçiren genç yönetmen,
ölmeden az önce, bir metro istasyonundaki insanlara yönelerek, onlara
hayatın bazı değerlerinden söz etmeye, onları uyarmaya ve onlarla
iletişim kurmaya çabalamaktadır. Ayrıca günümüz sinemasında, bazı
filmlerde, yeraltı, sapık katillerin dolaştığı, birtakım çıkar
hesaplarının çözüme ulaştırıldığı, karanlık güçlerin egemenliğindeki
bir uzam olarak da sunulmaktadır.

Genelde olumsuz özellikleri
ön plana çıkarılarak kullanılan yeraltı sözcüğü, İkinci Dünya Savaşı
ile birlikte daha çok politik bir içerik kazanmıştır. Yerleşik düzeni,
hükümeti veya bir ülkeyi işgal etmiş olan askeri kuvvetleri devirmek,
bozguna uğratmak için oluşturulan örgütlerin faaliyetleri yeraltı
sözcüğü ile tanımlanmıştır. Dolayısıyla, yeraltı sözcüğü politik bir
içerikle birlikte, var olan egemen güçlere karşı yürütülen gizli
eylemlerin planlanması ve gerçekleştirilmesi anlamını da kapsamıştır.
Tıpkı İç Savaş Amerika'sında olduğu gibi, yeraltı sözcüğü bir uzam adı
olmaktan çıkarılmış, simgesel bir anlama ulaştırılmıştır.

Yeraltı,
tarih boyunca, ölüler diyarı, kaçışın gerçekleştirildiği yer, direnişin
nüvesini barındıran yer, yeryüzündeki iki bölge arasında kalan geçiş
yeri veya geçit, karanlık çıkar hesaplarının görüldüğü bölge gibi
çeşitli yüklemelerin yapıldığı bir uzam olagelmiştir.

Zaman
içinde, özellikle de 1950'li yılların ortalarından itibaren, egemen
kültürel yapıyı reddeden altkültürlerin tümü yeraltı tanımını
üstlenmeye başlamıştır. Böylece, tanımın kapsamı da gitgide
genişlemiştir.

Yeraltı sözcüğü sanat olarak değerlendirilmeye
başlandığında, bu sözcük, 'egemen olana karşı durmak' gibi simgesel bir
anlamı da üstlenmiştir. Underground sanatın doğuşu da insanların
gönüllü olarak bulunduklarını kabullenmeleriyle gerçekleşmiştir. Önceki
dönemlerde, yeraltına gidişi Orpheus örneğinde olduğu gibi, yeraltında
bulunan bir şeyi elde etmek amacıyla ya da kaçış ve direniş için
zorunlu olarak gerçekleştiği halde, artık insanlar tamamen gönüllü
olarak simgesel bir yeraltına inip sanatlarını gerçekleştirmeye
çalışmaktadırlar.

Zamanla underground, bazı totaliter
ülkelerde açık açık yayımlanması yasaklanan eleştirel yazıların
bulunduğu, el altından dağıtılan dergi ve gazeteleri kapsamına alan; ya
da ABD gibi ülkelerde çok sınırlı bir dağıtım ağına sahip dergileri
devrim, ırkçı azınlıkların nedenleri ve solcu politikalar üzerine kuran
çalışmaları bünyesine alan bir yapıya dönüştürülmüştür.

Sinema
alanında, tecimsel film endüstrisinin dışında üretilen ve dağıtım
yapılan; genellikle yapımcılığını, yönetmenliğini, senaristliğini,
görüntü yönetmenliğini ve kurguculuğunu aynı kişinin yaptığı,
yönetmenin sanatsal tutumunu yansıtan ve tecimsel filmlere kıyasla
gerek biçim, gerekse teknik ve içerik yönünden daha özgür filmlere
underground film denilmiştir. 16 ve 8 milimetrelik kameralarla
gerçekleştirilen bu filmler, onlardan önceki filmlere kıyasla çok
deneysel, açık veya ezoterik olarak kabul edilen filmlerdir. Andy
Warhol'un çeşitli filmleri, Luis Bunuel ile Salvador Dali'nin Un Chien
Andalou (Endülüs Köpeği-1928) gibi filmleri bu kategoride
değerlendirilmektedir.

Müzik alanında, ilk ortaya çıktıkları
dönemlerde altkültürlere hitap eden, daha sonra yaygınlık kazanan ve
genel kabul gören metal, trash, punk gibi müzik tarzları underground
kapsamında sunulmaktadır.

Resim ve yontu alanlarında ise
pop-art ile koşut olarak değerlendirilen bir underground kavramından
söz etmek mümkündür. Tiyatroda ise yerleşik kalıpların dışında kalan,
metinden çok harekete ağırlık veren, 'gösteri' özelliği ağır basan,
sınırlı sayıda ve ilgilenen seyircilere yönelen, seyircisini uyaran,
irkilten, hatta tiksindirmeye gayret gösteren çalışmalar underground
kapsamında değrelendirilmektedir.

Yazın alanında, underground
özellikle Beat kuşağı sayesinde hak ettiği ilgiyi görmeye başlamıştır.
William S. Burroughs'un 1953'te yazdığı Junky (Canki) adlı roman Beat
kuşağının bir önsemesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yazarın eroin
konusundaki deneyimlerini aktardığı ve kendini bir denek olarak sunduğu
bu roman, her cankiye underground denemeyeceğini göstermesi ve
kanıtlaması açısından ilginç bir örnektir. Sonraki dönemlerde de Beat
kuşağından çıkan çeşitli yazarlar underground yapıtlar vermeyi
sürdürmüşlerdir. Underground olarak kabul gören yapıtları
değerlendirdiğimizde, bu yapıtlarda genel olarak şu ortak özellikleri
saptamamız mümkündür:

1) 'Egemen olan'a 'baskı'ya başkaldırır.
2) 'Yasal olarak kabul görmüş olan'ın ötesine geçer.
3) 'İrkiltici olan'ı benimser, içerir.
4) 'Deneysel olan'ı ön plana çıkarır.
5) 'Doğaçlama', 'eşzamanlılık', 'kesme', 'kolaj' tekniklerinden sık sık yararlanır.
6) 'Çeşitliliği' benimser.
7) 'Yabancılaşma'yı temel alır.
Toplumda egemen olan kültür yapısına başkaldırır.
9) 'Pikaresk öğeler' içerir.
10) Altkültürlere ağırlık verir.

Underground
yapıtlar, yazındaki yerleşik kurallara karşı çıkarak başkaldırılarını
gerçekleştirmişlerdir. Bu karşı çıkışları üç noktada özetlemek
mümkündür:

1) İçerik olarak karşı çıkış:

Uyuşturucu
kullanımını, farklı cinsel tercihleri, hayatın çoğunluk tarafından
görmezden gelinen 'öteki' yüzünü, dışlanmış insanların hayatlarını,
yoksulluğun 'öteki' yüzünü, göreceliliğin derin anlamını, totaliter
veya kapitalist düzende iyiden iyiye hiçleştirilenleri konu edinirler.
Bunlardan biri veya birkaçı ya da hepsi birden bir yapıtın içinde
işlenir, değerlendirilir. Genelde, eleştirel bir bakış açısı söz
konusudur.

2) Biçim açısından karşı çıkış:

Klasik ve
yerleşik anlatım biçimlerine karşı underground yazarlar, biçim
açısından karşı çıkışlarını farklı tekniklerle gerçekleştirirler.
Doğaçlama parçaları akan metnin arasına yerleştirerek anlatıyı
kesintiye uğratırlar. Birbirinden farklı ya da birbiriyle pek ilgisi
olmayan motifleri peşpeşe dizip anlatının akışını bozarlar. Farklı
zaman dilimlerini, gerçeklik algılarını ve halüsinasyonlara gerçekleri
içiçe geçirerek, karıştırarak anlatıda değişik bir boyut yakalamaya
çabalarlar. Nesneleri deformasyona uğratıp, okurun bildiği nesneyle
kendinin yarattığı ya da kurduğu nesne arasındaki farklılıkları
belirgin kılarak okuru yabancılaştırırlar. Kimi underground yazarlar da
farklı anlatı tekniklerini birarada kullanıp, yapıtlarını kendilerinin
üzerine inşa ederler. Bu tür yöntemlerle alışıldık biçimsel kalıpları
kırmaya çalışan yazarlar genelde cesur deneysel arayışlara
girişmişlerdir.

3) Dil açısından karşı çıkış:

Daha
önceki dönemlerde yazın alanında rahatlıkla kullanılmayan birtakım
sözcüklerin ve sokak dilinin yazında önem kazanması, underground
yazarlar sayesinde gerçekleşmiştir. Ancak bu dil özellikleri daha
sonraki birtakım yazarlar tarafından doğrudan pornografik sahneler
yaratmak için kullanılmış ve asıl amacından saptırılmıştır. Sözcükler
'irkiltici olma' işlevini yitirmiş, 'tahrik etme' amacıyla
kullanıldıklarını belli eden bir yapıda 'yoksullaştırılmış'lardır.
Sokak dilinin kullanılması ve çeşitli azınlıkların bildik sözcükleri
farklı anlamda kullanmaları özelliklerinden yararlanılması da
underground yazına değişik bir çeşni getirmiştir. Underground
yapıtların geneline baktığımızda, sık sık düşülen tuzakları da gözardı
etmememiz gerekir. Underground kavramı, ilk anda pornografiyi, kitsch'i
çağrıştırdığı için, genelde pornografik ürünleri ve kitsch ürünleri
underground olarak değerlendirmek hatasına sık sık düşülmektedir.
Underground, 'pornografik olan'ı içerebilir ya da 'kitsch estetiği'nden
veya 'katışıklılık estetiği'nden yararlanabilir. Ancak, bu da, her
underground yapıtın pornografik veya kitsch olmasını gerektirmez.

Burada,
çok önemli olan ve sık sık karıştırılan bir başka durum da kitsch ve
kötü kategorileri arasında ortaya çıkmaktadır. Günümüzde, kötü ürünleri
de kitsch diye niteleme eğilimi söz konusudur. Oysa kitsch, çok sık
kullanılmış ve alışılmış, basit, sıradan motifleri içeren, mesajını en
basit şekilde alıcısına ileten, düşük düzeyde ve kaba bir estetik
anlayışa sahip olan ürünlere verilen addır. Kötü ise hoş olmayan ve her
türlü estetik tutumu reddeden, iler tutar tarafı olmayan, bayağı
ürünlere verilen addır. Kötü bir ürünle karşılaşıp da, bunu kitsch diye
nitelendirmek, kitsch'e yapılan bir haksızlık olarak karşımıza
çıkmaktadır. Dolayısıyla, kavramların fazlasıyla içiçe geçtiği,
karıştığı günümüzde bazı kategorileri birbirlerinden ayırırken ve bir
yapıtı değerlendirmeye çalışırken dikkatli olmamızın gerekliliği ortaya
çıkmaktadır.


http://mudanyaturkuaz.eniyiforum.org

2UNDERGROUND'IN TARİHİ Empty Geri: UNDERGROUND'IN TARİHİ Cuma Ağus. 21, 2009 9:09 am

gencvodafone



heLaL oLsun bea xD süpersin varmı senden alası xP

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz